12 Nisan 2012 Perşembe

Buyuk Degisiklikler

Her seyi geride birakip yeni bir hayata baslamak icin gec mi kaldim? 32 yasindayim... 32! Insan kendi kendine tekrarladiginda anliyor aslinda ne kadar korkunc bir durumda oldugunu. 20li yaslarin bitisi insan omrunun ilk buyuk darbesidir kanimca. 30a adim atinca bu farkindalik duygusunu hep otelemek istiyor insan. Sonra kendi kendine dusunmeye basladiginda anliyor omrunun yarisina dogru geldigini... En kotusu de insanin hayatindan memnun olmamasidir sanirim. Omrun yarisi bitmisken gelinen noktadan memnun olmamak pas gibi curutur insani icten ice... Ben hayatimdan memnun muyum? Hayatimda bana mutluluk veren seyler canimi sikan seylerden daha fazla. Seviyorum... Seviliyorum... ve cok fazla gecmeden baba olacagim!
Baba olmak! artik cocuklugumuza dair anilarin uzagimizda kaldigini da farkettigim an baba olmanin nasil bir duygu oldugunu da anlayacagim sanirim. Kucagima almadan, kokusunu icime cekmeden de tam olarak nasil bir duygu olacagini tahmin etmem zor olacak. Su an icin bile cok guclu bir duygu oldugunu soyleyebilirim sadece.
Hayatimda baska seyler de oldu bloga yazmayi biraktigim donemde... Yurt disindan cok onemli bir okuldan doktora programi icin kabul aldim. Yetmezmis gibi bir de is teklifi var! Bu kadar ani ve buyuk degisiklik fazla degil mi? Keske dogru kararin ne oldugunu gosteren sihirli bir kurem olsaydi!

23 Şubat 2012 Perşembe

...

Bir fikirdin once...
Sonra buyudun, dil oldun
her sozcukte seslendin
kendimde sordum
aklimda kaybettim
yol oldun
bitmedin,
dinmedin
her guz sonrasi
gundonumu oldun
Donmedin!

S.A.

Bence Türk edebiyatında en yetenekli yazarlardan birisidir Sabahattin Ali. Faili meçhul bir cinayete çok erken yaşta kurban gidişini düşündükçe çok üzülürüm. Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan gibi kim bilir daha nice eserler verebilecek bir yazarı kaybetmiş olmak... Hüzünlenmemek işten değil!

21 Şubat 2012 Salı

Sağlıklı Nesillerin Reçetesi Nedir?

Otuz yıllık eğitimci abimiz buyurmuşlar: çocuklara (sanırım daha bebekken) genetik test yapacakmışız, zararlı, vatana, millete, ülkemize zararlıysa yürümeden yok edecekmişiz. Haberin linki de aha şurada, yok artık, böyle haber mi olur diyen, inanmayan açsın okusun. Hazret anlatmamış bu genetik testinin standartını, yani hangi gene bakacağız, hangi kromozomda göreceğiz vatana zarar verme eğilimini. Lakin olabilseydi böyle bir şey kendisinin test sonuçlarını da görmek isterdim.
Şimdi bir aklı evvelin çıkıp saçma sapan fikirler üretmesi anormal değil, cahilliğine verip geçebiliriz. Ancak bu fikri ortaya atan kişinin bir de "Yanlış anlaşıldım, ben 30 yıllık eğitimciyim" demesi insanın tüylerini diken diken ediyor. Bu olayın tam da bir kaç haftadır gündemde olan dindar nesil yetiştirme tartışmalarının üzerine yaşanmış olması ayrıca manidar bir durum. Ben devletin görevinin ne olduğu ile ilgili tartışmalara girmeyi uygun görmüyorum, çok da gerekli değil. Zira herkesin kendine göre bir fikri olabilir ve tüm bu fikirler kendi içinde tutarlılık arz edebilir. Bununla beraber evrensel gerçekleri ve standartları ıskalayan, görmezden gelen eğitim sistemimiz ve bu sistemi yürütenler hakkında sesli düşünmek gerektiğine inanıyorum.
Dünyanın hiçbir ülkesinde eğitim sistemi dahilere göre şekillendirilmez, bu mümkün de değildir zaten. Eğitim normal vatandaş ölçeğine uygun olarak dizayn edilir ve minimum standartların sağlanmasına hizmet eder. Parlak olanlar diğerlerinden illa ki ayrışacaktır. Önemli olan, sistemi dizayn ederken bu ayrışmayı mümkün kılacak ve ortalamadan ayrışanı ayıklayarak parlatacak sistemi dizayn etmektir. Mesela bir dönem Anadolu Liseleri ile bu sağlanabiliyordu. Günümüzde bu misyonu bazı özel eğitim kurumları ile fen liseleri üstlenmiş durumda. Aynı şekilde ortalamanın altında kalanların  ortalama yetenekte ve zeka düzeyinde olan bireyi aşağıya çekmesine engel olacak mekanizmanın da kurulmuş olması gerek. Bunu sağlarken vasat altı öğrencileri belli kurumlara kapatarak ortalama yetenektekilerden ayıralım demiyorum elbette. Bunun için sınıfta bırakma, sınav mekanizmasıyla okula öğrenci kabul etme gibi yöntemler mevcut ve halen iyi kötü uygulanıyor zaten.
Peki bugünkü sistemin vasatın üzerindeki yetenek ve zeka düzeyinde olan öğrenciyi parlatabilme imkanı var mı? Buna kısmen evet yanıtını vermek mümkün ancak yeterli olmadığı konusunda sanırım herkes hemfikir olacaktır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi ortalamanın seviyesinin çok aşağılara çekilmiş olması. Maalesef  eğitim sistemimiz lümpen yetiştirme konusunda daha başarılı. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de sosyal ve siyasal iklimin bu ortamı özendirmesi diyebiliriz. Avamlaşmayı yücelten, sıradışı olmayı ayıplanacak ve dalga geçilecek bir şey olarak algılatan bir sisteme sahibiz. Düşünmeyi sevmeyen, kolaycılığı tercih eden, kendisine dikte edileni yapmakla/öğrenmekle yetinen, okumayı sevmeyen, okuduğunu yorumlayamayan, bilgiye ulaşma konusunda yeteneksiz, sıradanlığıyla övünen bir nesil yetiştiriyoruz gibi geliyor bana. Daha kötüsü de bu şekilde yetişen bireylerin eninde sonunda sisteme dahil olmasıyla mevcut aksak sistemin kendini tekrar etmeye başlaması sanırım. "Batı bizden 100 yıl ileride" gibi saçma ve oryantalist bir zihniyeti kabul etmem imkansız, ancak eğitiminin bir kısmını yurt dışında almış biri olarak söyleyebilirim ki mevcut sistemi ve anlayışı terk edip yeni bir sistem kurmadıkça diğer toplumların bilgiyi üretme ve işleme açısından bizden ne kadar ileride olduklarını bile tespit edemeyecek duruma düşebiliriz. Yukarıdaki haberi gördükten sonra da bunun ancak çağdışı kalmış zihniyetin temsilcilerini sistemden temizlemek suretiyle gerçekleşebileceğine inanıyorum.


14 Şubat 2012 Salı

Sense...

O kadar güzelsin ki seninle bir ömür geçirilir denizlerde...

10 Şubat 2012 Cuma

Born to be wild...

İnsana insan kadar eziyet eden başka hiç bir varlık yok. Dünyadaki adaletsizlikler, haksızlıklar, acılar, yapılan işkenceler için tanrıyı, sistemi, sermayeyi ve sair oluşumu suçlamanın hiç anlamı yok. Dünyadaki en cani, en psikopat canlı Afrika savanlarında ya da okyanusların derinliklerinde yaşamıyor. Maalesef insan her yerde, kaçmak mümkün olmuyor... İktidar sahibi olunca daha da bir coşup manyaklaşıyor, arsızlaşıyor, acıma duygusunu, vicdanını kaybediyor. Başka manyaklarla bir araya gelince iyice çığrından çıkıyor, çekirge sürüleri gibi birlikten güç alıp iyice kabusa dönüşüyor. Dışarıdan bakınca eleştirmek ve ahkam kesmek de çok kolay gerçi.. acaba iktidar ve hırs herkesi aynı şekilde yoldan çıkarır mı?
Not: Fotoğraf Yılın Basın Fotoğrafı seçilmiş. Yemen'de İspanyol fotoğrafçı Samuel Aranda tarafından çekilmiş.

7 Şubat 2012 Salı

Temenni

Bırakınız geçsinler
Trenlerin dövdüğü
Ekinlerin başsız çıktığı
Çorak tarlaları bırakınız
Geçsinler!
Düşlerinize sarılıp
Isınınız geceleri
Katık ediniz esaretinizi
Bir mesai ki dolmadan
Alamazsınız cennetin anahtarını
Sonuçta yine
Aynı yere gelir bağlanırsınız
Çook üzülürsünüz
Çok ağlarsınız
Çorak tarlalarınızın
Başsız ekinlerinizin
Kaldıramadığınız hasatında
Sel olursunuz
Şer olursunuz
Belki…
Yok olursunuz kim bilir?

Not...

Bakan B. not istiyordu,
Dusunun diyordu
ve bulun bana makul bir yol
havaalanlarini severim
dolasmayi tum resmi adamlari
Bakan A. kiziyordu B.ye
dolasmiyor sadece, dolandiriyor herseyi
birbirine
Bakan B. aslinda bir kucuk adam
ama ego yok mu o ego... sisiyordu!

6 Şubat 2012 Pazartesi

Güneşli günler, güzel haberler...

Uzun zamandır yeni post yazamadım. Bunda en büyük neden işte temponun inanılmaz şekilde artmış olması, hafta sonunun da çok yoğun geçmesi. Nihayet hafta sonu güneş yüzünü biraz gösterdi, üzerine bir de muhteşem bir haber alınca hafta sonu rüya gibi geçti... Haberin ne olduğunu daha sonra paylaşacağım, şimdilik sadece kendime saklıyorum!

2 Şubat 2012 Perşembe

Jeanneau Sun Odyssey 379



Bir gun, dalga sesleriyle uyuyup deniz kokusuyla uyanacagim. Biliyorum...